bellek |
< TTü belle- bilmek, sanmak +Uk |
|
belleten |
<? TTü bellet- öğretmek, ezberletmek +(g)An |
|
belli |
<< ETü belgülig işaretli, belirli, malum < ETü belgü işaret, alamet +lI(g) |
|
belma |
~ Ar balmāˀ [#blm faˁlā ] dolunay ~ OFa purmāh a.a. |
|
beluga |
~ Rus beluga белуга yumurtasından havyar elde edilen mersin balığı < Rus belıy бе́лый beyaz << HAvr *bʰēlHs (*bʰēls) < HAvr *bʰel-² yanmak, ışımak |
|
bemol | ||
ben1 |
<< ETü ben/men birinci tekil şahıs zamiri |
|
ben2 |
<< ETü beŋ/meŋ 1. kuş yemi, 2. ciltte benek ≈ Fa ban tanecik, tohum |
|
benchmark |
~ İng benchmark 1. haritacılıkta iki veya daha fazla ayak ve bir yatay çizgiden oluşan yer işareti, nirengi; 2. (mec.) bir ürünün performansını varolan bir standarda oranla ölçme işlemi § İng bench banko, dar uzun oturma yeri (<< Ger *bankiz a.a. ) + İng mark işaret |
|
bencil |
< TTü ben +çIl |
|
bende |
~ Fa bande بنده [pp.] bağlanmış, bağlı, köle, kul << OFa bandag a.a. < OFa bastan, band- bağlamak +a << EFa/Ave band- a.a. |
|