bel1 |
<< ETü bél 1. gövdenin orta bölümü, 2. iki dağ arasındaki alçak yer |
|
bel2 |
~ Fa bīl بيل bir tarım aleti, kürek |
|
bel3 |
≈ TTü beler- gözlerini akı görülecek şekilde açmak |
|
bela |
~ Ar balāˀ بلاء [#blw/bly faˁāl msd.] başa gelen kötülük ve sıkıntı, sınav < Ar balā بَلَا dert ve kötülük yükledi, sınadı ≈ Ar wabala [#wbl] yük veya sorumluluk yükledi |
|
belagat |
~ Ar balāġa(t) بلاغة [#blġ faˁāla(t) msd.] yetkinlik, özellikle söz söyleme yeteneği, retorik < Ar balaġa بَلَغَ ulaştı, yetişti |
|
belboy |
[ Milliyet - gazete, 1956] ~ İng bellboy otellerde yardımcı eleman, komi § İng bell çan, çıngırak + İng boy oğlan çocuğu Not: İngilizce deyim eskiden otellerde elinde çıngırakla müşteriye mesaj ileten hizmetçilerden alınmıştır. 13. yy sonunda beliren İng boy sözcüğünün kaynağı belirsizdir. Fr embuié "uşak, serf" önerilmiştir. 04.03.2019 |
|
belde |
~ Ar balda(t) بَلْدَة [#bld faˁla(t) mr.] şehir, devlet ≈ Ar balad بََلََد a.a. ~ EYun politeía πολιτεία a.a. < EYun pólis πόλεις müstahkem yer, kent +ia |
|
bele|mek |
<< ETü belē- 1. bulamak, bulaştırmak, çamur veya boya sürmek, 2. kundaklamak |
|
belediye |
~ Ar (umūr) al-baladīya(t) بلدى [nsb.] kent işleri < Ar balad بَلَد [#bld faˁal ] şehir, devlet +īya(t)1 |
|
belen |
<< TTü beleŋ yokuş, dağ <? ETü bél dağ geçidi |
|
beler|mek |
<? TTü bel bel gözlerini aşırı ölçüde açarak |
|