akamet |
~ Ar *ˁaḳāma(t) [#ˁḳm faˁāla(t) msd.] < Ar ˁaḳīm عقيم [faˁīl sf.] kısır, verimsiz |
|
akantus |
~ Lat acanthus kenger bitkisi, ayı pençesi ~ EYun ákanthos ἄκανθος diken-çiçeği, a.a. § EYun akē ἀκή sivri uç, diken + EYun anthos ἄνθος çiçek |
|
akap |
~ Ar ˁaḳab عقب [#ˁḳb faˁal ] 1. ayak topuğu, ayak izi, 2. peş, sonra ≈ Ar ˁaḳaba عَقَبَ izledi, ardınca geldi |
|
akar1 |
~ Ar ˁaḳār عقار [#ˁḳr faˁāl ] taşınmaz mülk |
|
akar2 |
~ Fr acare küçük sinek, tatarcık ~ EYun ákari ἄκαρι a.a. |
|
akaret | ||
akaryakıt |
|
|
akasya |
~ Fr acacia kurak bölgelere özgü bir ağaç, acacia arabica ~ EYun akakía ακακία a.a. |
|
akbaba |
|
|
akbil |
< TTü akıllı bilet |
|
akçe |
<< OTü akça gümüş, gümüş para < ETü ak beyaz +çA |
|