akbil |
< TTü akıllı bilet |
|
akçe |
<< OTü akça gümüş, gümüş para < ETü ak beyaz +çA |
|
akdem |
~ Ar aḳdam أقدم [#ḳdm afˁal kıy.] en eski, en önceki, en öndeki, en kıdemli < Ar ḳadīm eski, önceki |
|
akıbet |
~ Ar ˁāḳiba(t) عاقِبة [#ˁḳb fāˁila(t) fa. fem.] bir şeyin sonu, nihayet < Ar ˁaḳaba عَقَبَ izledi, ardından geldi |
|
akıl |
~ Ar ˁaḳl عقل [#ˁḳl faˁl msd.] kontrollü düşünme yeteneği, sağduyu, itidal < Ar ˁaḳala عقل 1. dizginledi, gem vurdu, 2. akıl süzgecinden geçirdi, akıl yürüttü |
|
akıldane |
"çok bilmiş" [ Milliyet - gazete, 1963] § Ar ˁāḳil عاقل akıllı + Fa dānā دانا bilen, bilge, alim < Fa dānistan دانستن bilmek +ā(n) → akil Not: Âkıl ve dânâ "akıllı ve bilgili" deyiminden 20. yy'da bilgisizlik tarikiye türetilmiş bir bileşik kelime olduğu anlaşılıyor. 08.01.2016 |
|
akın |
<< ETü akın sel < ETü ak- +In |
|
akıntı |
< TTü ak- +(In)tI |
|
akışkan |
< TTü *akış- +(g)An |
|
akide |
~ Ar ˁaḳīda(t) عقيدة [#ˁḳd faˁīlā(t) sf. fem.] 1. katılaşmış şey, 2. aksiyom, prensip < Ar ˁaḳada عقد bağladı, düğümledi, (alçı) dondurdu, (bal) katılaştırdı |
|
akif |
~ Ar ˁākif عاكف [#ˁkf fāˁil fa.] adayan < Ar ˁakafa عكف adadı, kendini verdi, meşgul oldu, müptela oldu |
|