akbaba |
|
|
akbil |
< TTü akıllı bilet |
|
akçe |
<< OTü akça gümüş, gümüş para < ETü ak beyaz +çA |
|
akdem |
~ Ar aḳdam أقدم [#ḳdm afˁal kıy.] en eski, en önceki, en öndeki, en kıdemli < Ar ḳadīm eski, önceki |
|
akıbet |
~ Ar ˁāḳiba(t) عاقِبة [#ˁḳb fāˁila(t) fa. fem.] bir şeyin sonu, nihayet < Ar ˁaḳaba عَقَبَ izledi, ardından geldi |
|
akıl |
[ Codex Cumanicus, 1303] ~ Ar ˁaḳl عقل [#ˁḳl faˁl msd.] kontrollü düşünme yeteneği, sağduyu, itidal < Ar ˁaḳala عقل 1. dizginledi, gem vurdu, 2. akıl süzgecinden geçirdi, akıl yürüttü Not: Aynı kökten Ar ˁiḳāl, ˁuḳla(t) "bukağı, hayvanlara vurulan ayak bağı". Akıl, frenleyici ve dizginleyici bir şey olarak düşünülmüştür. • Aynı Sami kökünden İbr ˁāḳal ve ˁāgal "burmak, kıvırmak, halka yapmak". Benzer sözcükler: akıl çağı, akıl dışı, akıl hastası, akıl hocası, akıl kârı, akıl vermek, akıl yürütmek, akılcı, akıllanmak, akıllandırmak, akıllara durgunluk, akıllara seza, akıllı, akıllı telefon, akıllılık, akılsız, akılsızlık, akla gelmek, akla yakın, akla zarar, aklen, akletmek, aklî, aklı çıkmak, aklı sıra, aklı yatmak, aklıevvel, aklına esmek, aklına takmak, aklınca, aklında kalmak, aklından zoru olmak, aklıselim, akliye 09.04.2015 |
|
akıldane |
§ Ar ˁāḳil عاقل akıllı + Fa dānā دانا bilen, bilge, alim < Fa dānistan دانستن bilmek +ā(n) |
|
akın |
<< ETü akın sel < ETü ak- +In |
|
akıntı |
< TTü ak- +(In)tI |
|
akışkan |
< TTü *akış- +(g)An |
|
akide |
~ Ar ˁaḳīda(t) عقيدة [#ˁḳd faˁīlā(t) sf. fem.] 1. katılaşmış şey, 2. aksiyom, prensip < Ar ˁaḳada عقد bağladı, düğümledi, (alçı) dondurdu, (bal) katılaştırdı |
|